Marka Danışmanı Bora Alçı’nın
“Pazarlama’nın 4 P’ine Veda” başlıklı bir yazısı Mediacat Online’da yayımlandı.
(http://www.mediacatonline.com/makale/pazarlamanin-4psine-veda/) Daha önce konumlandırmayla ilgili ezberleri bozan
B.Alçı bunu 4 P ile devam ettiriyor. Bu yazı tartışılmayı hak ediyor. Konu önemli çünkü bir asker için silahları
neyse pazarlamacı içinde 4 P odur. Bu nedenle twitter’da yazının duyurusunu
görür görmez okudum. Yazarla, değişen pazar şartları ve çağdaş tüketici
yapısı karşısında 4 P’nin yeniden yorumlanması gerektiği konusunda hem fikiriz.
Bu kapsamda şu tespitlere katılmamak mümkün değil.
- Az sayıda kişiyi etkileyen
tüketim deneyimi yerini, çok geniş kitleleri etkileyen tüketim deneyimine
bırakıyor. Tüketiciler arası iletişim, yeni dönemin en önemli değişim
noktalarından birisi haline geliyor.
- Demografik unsurlarla belirlenen hedef kitle tarifleri yerini
motivasyonlar ve yaşam tarzı unsurları ile belirlenen hedef kitle
tanımlarına bırakıyor.
- Sırlar ortadan kalkıyor. Hemen hemen herkes birçok konuda her türlü
bilgiye kolaylıkla erişebiliyor. Hatta bazen tüketiciler, ürünler hakkında
şirketlerin bile bilmediklerini bilebiliyor ve eğer bahsedilmeye değer bir
şeyse bunu herkesle paylaşıyor.
- Tüketiciler, şirketlerin onları daha fazla gözetmeleri gerektiğini
düşünüyorlar. Ucuz bile olsa, her aldıkları şey için daha fazla hizmet,
ilgi ve ilişki talep ediyorlar.
- Reklam, eskiden olduğundan çok daha az etki ediyor. Tüketiciler
reklamlarda gördüklerine mesafe ile yaklaşmaya başlıyor. Bir ürünle ilgili
başka bir tüketicinin deneyimi, reklamdan daha etkili oluyor
(B.Alçı;Pazarlamanın 4 P’ine Veda)
Ancak
4P’ye neden veda etmemiz gerektiği konusunda ikna olamadım. Hangi pazarlama
ekolünde olursanız olun pazarlama süreci sonuçta 4 P etrafında döner. Bir ürün
örneği (otomobil) ile bu konuyu açmaya çalışacağım.
Değişen Tüketici ve 4 P
20 yıl önce otomobil olsun da çamurdan
olsun diyen tüketici bugün otomobil olsun ama… diyen bir tüketiciye dönüşmüş
durumda. Bugünün otomobil tüketicisi satın almadan önce onlarca test videosu
izleyen, otomobil dergilerini ve test yazılarını hatmeden, fan kulüp
forumlarını takip eden, bayide yaptığı test sürüşü ile yetinmeyip almak
istediği aracı kiralayan bir tüketici tipidir. Artık otomobilin özellikleri,
fiyatı vb. satın alma kararı için yeterli değildir. Günümüz tüketicisi artık
sürüş ve kullanım deneyimini (ve keyfini) de önemseyen bir tüketicidir. Bu
tüketici sadece yakıt tüketimine bakmıyor motorun torkuna ve gücüne de bakıyor.
Çünkü hem az tüketen hem de atak bir araç istiyor. Süspansiyon konforu iyi
olsun ama iyide yol tutsun istiyor. Klimalı araç olsun ama ses yalıtımı da iyi
olsun diyor. Sadece araca değil araçta takılı olan lastik markasına dahi
bakıyor. Çünkü günümüz otomobil tüketicisi, birkaç marka ve model kullanmış,
binlerce km araç sürmüş ve otomobilin 4 kapı,4 tekerlek ve bir motordan ibaret
bir kutu olmadığını bilen bir tüketicidir.
Fakat bu gerçek, otomobilin bir ürün
olduğunu ve bu ürüne dair bazı kararların alınması ve tercihlerin yapılması
gerektiğini inkar etmiyor. Bu konuda yapılacak hatalar üretici firmalara
pahalıya patlayabilir. Örneğin rakipleriniz düşük hacimli, turbo motorlu
benzinli araçları pazara sürerken siz (Ford) atmosferik basınçlı* (benzinli)
motorları sürmekte (ürün kararı) ısrar ederseniz bedelini ödersiniz. Düşük
hacimli motoru (Ford, Ecoboost) pazara sunar ama rakiplerinizin tersine bu
motora sahip araçları özel sipariş kapsamına alır ve bayilerinizde
bulunurluğunu (kanal kararı) sağlamazsanız bedelini ödersiniz. Üstelik bu
motora sahip araçlarınızın fiyatını (rakip muadillerinden daha yükseğe) dizel
motorlu araçlara yakın bir seviyeye çekerseniz (fiyat kararı) bedelini
ödersiniz. Tüketicinize sunduğunuz duygusal ve kendini ifade etme faydaları ne
olursa olsun ve ne kadar kuvvetli olursa olsun 4 P temelinde yapacağınız
hatalar markanızı da mutlaka etkiler ve finansal sonuçlara yansır.**
4 P temeldir ve günümüz pazarlarında
geçerlidir (ancak rekabetçi bir avantaj vermez). 4 P’siz marka yönetimi
tekerlekleri olmayan bir aracı sürmeye benzer yani bir yere gidemezsiniz.
Çağdaş pazarlama ve marka yönetimi konsepti 4 P’yi reddetmemiş onu eleştirerek geliştirmiştir.
Zaten marka disiplini ürün, fiyat ve kanala dair stratejilerin yetersiz/eksik kaldığı çağda doğmamış mıdır? Ürünün rasyonel
özellik ve faydalarının etkisini yitirmesi ile duygusal ve kişisel faydalar öne
çıkarılmamış mıdır? Fiyat rekabetinin artması ve alternatif fiyatların
bollaşması ile fiyat rekabetine girmemenin yolu olarak marka konsepti gündeme
gelmemiş midir? Pazarda satış kanallarına bağımlı olmamak için bir anlamda her
yerde ve her zaman satılabilir olmak için markalaşarak tüketiciler ile bağ
kurmak önemli olmamış mıdır?
Üstelik yerli şirketlerimizde 4 P’nin
yönetimine dair sorunlar varken 4 P’e veda edildiğini ilan etmek ne kadar
doğrudur tartışmak gerekir. Yerli şirketlerimizin ürün anlayışı hala “çekirdek
ürün” safhasındadır. Ürünün somut(fiziksel) ve soyut (genişletilmiş) safhaları
üründen sayılmaz ve bilinçli bir şekilde yönetilmez. Fiyatlandırmayı maliyet
temelli yaparlar. Ambalaj, garanti, teslimat ve montaj giderleri dahil
edildiğinde sonucun zarar olacağını göremezler. Değer temelli fiyatlandırmaya
gelemeyiz bile. Fiyatlama finansal amaçlara (kar,nakit akışı vb) göre
yapılırken (fiyatlamada) pazarlama amaçlarının da (Pazar payı, konumlandırma,
rakibe karşı seviye vb) bir değişken olması gerektiği bilinmez. Satış kanalları
ile yaptıkları ticareti kurallara bağlamaz ve ilan etmezler vb. Kısacası
pazarlamanın temel hareketleri bile ya yapılmaz ya da eksik yapılır.
Sonuç
Pazarlamanın temel hareketleri bile
özürlü iken 4 P’e elveda demek yerli şirketlerimize “doğru yoldasınız,
bildiğiniz yolda devam edin” demektir. Bu nedenle bize düşen konumlandırmanın
öldüğünü, 4 P’nin bittiğini ilan etmek değil bu kavramların nasıl kullanılacağı
konusunda paylaşımlarda bulunmaktır. Önemli olan şirketlerin ve markaların
rekabetçi pozisyonlar kazanmasıdır. Bunun için 4 P yeterli değildir ama
gereklidir.
Son söz; 4 P aramızda, yaşıyor!
*Atmosferik basınçlı benzinli motorlar turbo
motorlara kıyasla hem performansı düşük hem de yakıt tüketimi yüksek
motorlardır. Otomobil markaların önemli bir kısmında atmosferik basınçlı ve
1.6oo cc hacimli benzinli motor kalmamış durumda.
** Bu
yorumu hem bir pazarlamacı hemde daha 1 ay önce Ford Focus marka aracını
değiştirmiş bir tüketici olarak yapıyorum. B.Alçı’nın 5 madde de özetlediği
tüketici tavrının tamamını bu süreçte yaşadım. 1. Madde: Youtube, internet
siteleri, bloglar, forumlar sayesinde merak ettiğim her aracın kullanıcı
deneyimlerine ulaşabildim. Hayatta hiç tanışamayacağım insanların
deneyimlerinden çok şey öğrendim.3. madde: Otomobillerle ilgili öyle detaylı
bilgilere ulaştım ki firmalar isteseler de bir şeyi gizleyemezlerdi. 4. Madde
çok önemli. Çünkü derdimi Ford’a anlatmak için, Ford’dan bir ilgi görmek için
neler yapmadım ki. Mail attım, “bir müşteri nasıl kaybedilir” şeklinde twitler yazdım
ama nafile. Ford görmedi, duymadı, bana dokunmadı. Şimdiye kadar iki Ford Focus otomobil sahibi olmuş birisi olarak tercihim farklı bir marka ve model
oldu. 5. Madde: Sonuçta tercihimi nerdeyse hiç reklam yapılmayan bir marka ve
modelden yana yaptım. Tercihimde en önemli referansımda uzman oto test
pilotlarının yorumları oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder