19 Şubat 2015 Perşembe

İŞ HAYATININ PATİKALARI


HER ÇALIŞAN İŞSİZLİĞİ BİR GÜN TADACAKIR!

Bir adam damdan düşmüş ve “damdan düşen bir adam bulayım” demiş. Çünkü damdan düşen bir adamın  halinden en iyi damdan düşmüş biri anlar.

Ben damdan düştüm. Tekrar çıktım yine düştüm. Bir kez daha çıktım, bir kez daha düştüm. Yine çıktım ve yine düştüm. Dolayısı ile damdan düşmeyi iyi bilmekle kalmayan ayrıca bu konuda ihtisaslaşmış biriyim.

Artık mesleki yetenek ve niteliklerimin yanına şunu da eklemeyi düşünüyorum: Deneyimli bir işsiz ve iş arama ustası.

Şaka bir yana işsizlik ciddi bir meseledir. Hem bireysel hem de toplumsal sonuçları ağırdır. Toplumun eğitimli meslek sahipleri olarak bu sorunu diğer kesimlere göre daha hafiflemiş düzeylerde yaşıyoruz. Bunu da bir artı olarak şimdiden bir kenara yazalım.

Bugün sizlerle iş hayatında başarısızlıklar ve sonuçları  üzerine  sohbet edeceğiz. Ve bu kapsamda işsizliği değerlendireceğiz. İşsizlik iş hayatında başarısızlığın en somut göstergesidir sanırım.

Bilirsiniz sinemada ve edebiyatta kahramanlar vardır. Süpermen, Spiderman, Conan, Malkoçoğlu vb. Bir de anti-kahramanlar vardır. Kahramanları herkes bilir fakat anti-kahramanları  bilmez. Bende bu yazıyı yazarken düşündüm ancak  anti-kahramanları hatırlayamadım.

Tarih nasıl ki kazananlar tarafından yazılır iş hayatı da kazananlar tarafından anlatılır. Akın Öngör “Benden Sonra Devam” isimli bir kitap yazdı. Ancak Garanti Bankasından işten çıkarılmış biri bir kitap yazmadığı gibi böyle birilerini arasanız da bulamazsınız. Dolayısı ile Garanti Bankasının 10 yıllık hikayesini Akın Öngör’den  öğreniyoruz. Ben “ötekileri” de  dinlemek isterdim.

Vehbi Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Bill Gates, Steve Jobs, Cem Boyner, Akın Öngör, Süreyya Ciliv, Muhtar Kent   iş hayatının kahramanlarıdır.

Peki ya iş hayatının anti-kahramanları:?

İş hayatı ile  ilgili kitapların hepsi ya başarılı kişiler tarafından yazılmıştır ya da başarılı kişileri anlatır. Batmış, iflas etmiş bir işadamının bir kitabını biliyor musunuz? Ya da bir şirket batırmış bir genel müdürün deneyimlerini paylaştığını gördünüz mü? Bunlar iş hayatında başarısız oldular diye deneyimleri de başarısız mıdır? Başarılar abartılırken başarısızlıklar anlatılmaz. Sanırsınız ki ortalık süt liman,  çalışan herkes başarılı oluyor. Ancak hayat deneyiminiz arttıkça başarı ile başarısızlığın bir madalyonun iki yüzü olduğunu anlıyorsunuz.

Bu arada başarılı insanlar anlatılarak diğer insanlar gaza getirilmeye çalışılıyor. Bu gazı alıp giden bir insan ilk tökezlemesinde yıkılıyor ama kimin umurunda.

Ben burada bir anti-kahraman olarak bulunuyorum ve iş hayatında başarısızlık olan işsizlik üzerinde duracağım. Bugün hepinizin bir şekilde işini kaybetmiş bu acıyı yaşamış ve iş hayatına ilişkin umutlarınızı kaybetmiş bireyler olarak bulunuyorsunuz. Hiç kimse size iş hayatının patikalarını anlatmadığı ve önsel olarak işinizde uzun süreler çalışmayı ve yükselmeyi kabul ettiğiniz için hayal kırıklığınız daha da yüksek oluyor. Biliyorum çünkü bende öyleydim. Bugüne kadar okuduğunuz kitaplar hep başarının formüllerini anlattılar. Fakat hiçbir kitap size işten çıkarılmayı, işsizliği anlatmadı. Ne yazık ki bazılarınız bu işsizlik darbesini yedi. İşsizliği uzak bir gelecekte gerçekleşecek bir ihtimal olarak gördünüz. Tıpkı İstanbul depreminin 30 yıl içinde gerçekleşecek olması gibi. Bu depremin gerçekleşeceği bilinmekle birlikte herkes bir şekilde bu depremin kendisini yoklamayacağını düşünüyor. Sizde muhtemelen ben işsiz kalmam diye düşünüyordunuz.. Ancak nasıl depremde çoğu insan etkilenecekse  sizlerde  işsiz kaldınız.. Deprem konusunda bir şey söyleyemem ama işsizlik üzerine paylaşacağım şeyler var.

İşsiz kalmış olsanız bile size güzel bir haberim var. Demek ki sizler iş buldunuz ve çalıştınız. Bir de hiç iş bulamayanlar var. Bunlar ne yapıyor ben bilmiyorum. Hiç iş bulamamış biri varsa onu dinlemek lazım. Keşke birileri de bu konuda sizlere bir şeyler anlatabilse.

İş hayatının en acı veren tecrübelerinden biridir  işini kaybetmek. Eğer işi bir de işten çıkartılarak kaybettiyseniz acı çok daha büyük olacaktır. Çalıştığınız şirketin ekonomik şartlar sebebi ile kapanması durumunda işini kaybetmekle işten çıkarılmak aynı şey değildir. Birinci durumda girilecek ekonomik sıkıntı önemli olmakla birlikte ikincisinde ekonomik sıkıntıya ilave olarak psikolojik sıkıntılar ve hayata karşı genel bir güvensizlik , özgüven kaybı, hayata küsme gibi depresif süreçlerde yaşanacaktır. Ve bu nun atlatılması süreçlere ve kişiye bağlı olmakla birlikte zaman alacak ve başka yan etkileri de olacaktır.

Burada işten çıkarılma durumu, işten nasıl çıkarılır, kimler işten çıkarılır, işten çıkarılmanın insan üzerindeki etkileri, işten çıkarılma durumuna karşı nasıl mücadele edilir, yeniden iş arama süreçleri gibi konularda kendi deneyimlerim etrafında düşüncelerimi paylaşacağım. İş, günümüzde insan hayatının bütününe hükmeden çok önemli bir hayat parçası . Aynı şekilde işsizlikte. Bu nedenle çalışanlar sadece iş hayatında başarılı olmak için çalışmakla kalmamalı,  başarısızlık ihtimaline karşıda kendilerini hazırlamalılar. Bu konuda kendini hazırlayan ve iş kaybetme durumunda yaşanacakları bilen biri bu süreci proaktif olarak yönetebilecektir. İş kaybının sonuçları ancak ve ancak proaktif davranarak aşılabilir.

İş hayatının  bilinmesi ve kabullenilmesi gereken bir gerçeği vardır. Bir şirkette çalışırken üç ihtimal söz konusudur; o şirkette bir veya bir kaç defa terfi edebilirsiniz, uzun yıllar aynı pozisyonda kalabilirsiniz veya işinizi kaybedebilirsiniz. İkinci dünya savaşında Rus cephesinde Ruslar tarafından  esir alınan bir Alman subayı soğukkanlı tavırları ile dikkat çeker. Bunun sebebinin sorulması üzerine Alman subayı şöyle cevap verir; “Savaşta bir askerin başına üç şey gelebilir; ölebilir, yaralanabilir veya esir düşebilir. Bize harp okulunda bunu öğrettiler ve kendimizi bu ihtimallere hazırlamamızı öğütlediler. Bende buna hazır olarak bu savaşa girdim” der. Hayattaki olasılıkları bilmek ve buna kafaca hazır olmak sorunları daha kolay aşmayı sağlayabilir.   

Sanıldığının aksine işten çıkarılan insanlar başarısız insanlar değillerdir. İş hayatına ilişkin paradigmalardan biri başarılı ve yetkin  insanların işte yükseleceğini , yetersiz kişilerin işten çıkarılacağını söyler. Bu bir yere kadar doğru olmakla birlikte gerçeği tam yansıtmaz. Kendi deneyimlerime dayanarak işten çıkarılanların genelde başarısız değil aksine çok başarılı ve potansiyel taşıyan insanlar olduklarını söyleyebilirim. Başarılı ve potansiyeli olan biri işten çıkarılıyorsa çok önemli bir kuralı ihmal etmiş demektir. Buna birazdan geleceğim.

Peki işten çıkarılma hangi şartlarda gerçekleşir. Buna bir göz atalım;

·         İş yeriniz ekonomik veya sektörel kriz sebebi ile kapanır ve/veya toplu bir tensikat yaşanır.

·         Ekonomik ve sektörel kriz sebebi ile şirket küçülme kararı alır ve bu durumda belli bir oranda çalışan işten çıkarılır.

·         Üst yönetim veya orta kademe yönetim değişir ve bu değişiklikler  kadro yapısında da değişiklikleri getirir. Yeni yönetim eski kadroyu dışlar, yeni bir kadro oluşturur. Eski kadrodan bir kısım çalışanın da yeni yapılanmada yer aldığı görülür.

·         Bazen de yeni bir üst yönetim göreve gelir ve bu yönetim samimi bir şekilde şirketin insan kaynağı yapısını geliştirmek , daha nitelikli , daha iyi eğitimli çalışanları şirkete kazandırmak ister.  Bunun için bir dizi programlar yapılır. Yeni çalışanlar göreve başlarken eskiler içinde de işten çıkarmalar gerçekleşir.

 

Deneyimlerim yönetim değişikliğine bağlı olarak gerçekleşen yeniden yapılanma programlarında her zaman adil olmadığını göstermektedir. Eğer üst yönetim bu süreci çok iyi yönetmezse kurunun yanında yaşta yanmaktadır. Bu süreç bazı yönetici ve kişiler için çekemedikleri kişi  ve grupları tasfiye aracı haline gelebilmektedir.

Birinci durumda herkes işsiz kalacağı için birey üzerinde ekonomik sıkıntı dışında bir olumsuz etkisi olmayacaktır. Ancak ikinci, üçüncü ve dördüncü durumda işten çıkarılan kişi üzerindeki yıkıcı etkisi büyük olabilir.

Çünkü bu durumda  çalışan bilir ki kendisinden vazgeçilmiştir. Ve neden vazgeçildiğinin objektif bir sebebi de yoktur. Hele o çalışan işine ve şirketine karşı samimi bir şekilde işinin ve mesleğinin gereğini yerine getiriyorsa, uzun süredir çalışıyorsa neden işten çıkarıldığını asla bilemeyecektir ve bunun acısı büyük olacaktır.

Peki  başarılı insanların işten çıkarılma ihtimalinin olduğunu belirtmiş ve bunların çok önemli bir kuralı ihlal ettiklerini belirtmiştik. Bu kural;

·         Patronla iyi geçinme ve iyi ilişki kurma kuralıdır.

Patron doğrudan iş sahibi olabileceği gibi kurumsal şirketlerde de çalışanın (kariyerinde söz sahibi olan)  amirleridir. İşte her zaman yalakaların yükseleceğine dair bir inanç vardır. Yalakalar her zaman prim yaparlar ancak her yükselende bilinen anlamda yalaka değildir. Ancak bu söz bir gerçeği yansıtır. Yükselen insanların hemen tamamı  üst yöneticileri ile iyi ilişkiler içerisinde kişiler olmuştur. Sadece işini iyi yapmak , çalışkan olmak ve başarılı olmak yükselmek ve işte devam etmek için yeterli değildir. Mutlak suretle patronunuzla iyi geçinmeli ve iyi iletişim halinde olmalısınız.

Bir işten çıkarma olacaksa bu personelin objektif değerlendirmesi ile yapılmaz. Yöneticiler kendilerine uzak gördükleri insanları çıkarmakla işe başlarlar.

Yukarda her şeye rağmen işten çıkarılmanın iş hayatının bir gerçeği olduğunu belirtmiştik. Şu veya bu şekilde her zaman işten çıkarılmalar olur. Eğer işten çıkarılmayı önleyemediyseniz ne yapacaksınız?

Buna geçmeden önce bir şeyi belirtmek istiyorum. (şirketler için)

·         İşten çıkarmak bir haktır.(Adil olması kaydı ile)

Şirketler (patronlar ve yöneticiler) bir hedef için çalışırlar ve kendilerini bu hedeflere ulaştıracak bir kadro ile çalışmaya hakları var. Mevcut kadroda yetersizlikler var ise değişiklik yapmak onların hakkıdır. Bu da ancak işten çıkarmakla olur.

Şirketler ekonomik yaşamın temel ögelerinden biridir. Eğer bir şirket işten çıkarmama adına yetersiz kadrolarla çalışırsa sonunda batar ve bütün çalışanları işsiz kalır. Ancak iyi bir kadro ile devam ederse büyür ve yeni personel ihtiyacı ile bir çok insana iş verir. Garanti bankası Akın Öngör zamanında önce küçülmüş , yüzlerce şubeyi kapatarak personel çıkarmış ancak akabinde büyüyerek çıkardıklarından çok daha fazlasını işe almıştır.

Sorun tek başına işten çıkarılmak değil nasıl çıkarıldığınızdır. Eğer siz işine sadık ve bağlı, çalışkan, mesleki yetkinlikleriniz yüksek olmanıza rağmen işten çıkarıldıysanız ve hele sizin yanınıza bile yaklaşamayacak kişiler işlerine devam ediyorsa ve bu süreçte binbir ayak oyunu oynandıysa bunun sonucu gerçekten yıkıcı olacaktır.

Ancak bu durumda bile yeniden dikilmek ve hayatınıza devam etmek zorundasınız. Bir hayal kırıklığı yaşanması kaçınılmaz ancak ben burada neden bu hayal kırıklığının yaşanmaması gerektiğini anlatmaya çalışacağım.

·         Öncelikle günümüzde kariyer olanaklarını şirketlerden beklemek  yeterli değildir. Proaktif olup kendi kariyerinizi kendiniz yaratmalısınız.

·         Biz Türkler şirketlerimizi ailemiz gibi görüyoruz. Zaten hayal kırıklığının temelinde de bu var. Ancak şirketler aile değil hedefleri olan bir takımdır. Takımlar kalıcıdır ancak oyuncular değişir.

·         Öncelikle şunu bilin: hepiniz yeniden bir zaman sonunda bir iş bulacaksınız. Buna inanın ve emin olun.

·         Kendinizden, yeteneklerinizden, mesleki yetkinliklerinizden şüphe etmeyin. Bu konuda size işten çıkarılma sırasında moral bozucu şeyler söylenmiş olabilir. Unutmayın sizi işten çıkaranlar bir sebep göstermek zorundalar. Bunların söylediklerini referans almayın.

·         Asla şirketinize karşı bir kin ve öfke duymayın. Unutmayın ki o şirket bir süre önce size iş vermiş bir şirketti. Ve kuvvetle ihtimal sizden sonra da bir çok kişiye iş verecek. Sizinkisi sadece bir talihsizliktir.

·          İşten çıkarılmak iş hayatının sonu değildir. İşten çıkarılan kişi (birazda tecrübesizliğin etkisi ile) sanki bütün dünya o şirket ve işiymiş gibi bir son duygusu yaşayabilir. Oysaki  o şirkette çalışma dönemi kişinin hayatının küçük bir bölümünü oluşturur. Hayat ve iş hayatı o şirketle başlamadığı gibi o şirketle de bitmeyecektir.

·         Kariyer önceden saptanmış bir çizgi değildir. Hayat dinamiktir ve fırsatlar içeren değişimler taşır. İşten ayrılmakla başlayacak süreçte işte kalmanız durumunda  karşılaşamayacağınız fırsatlarla buluşma ihtimaliniz olacaktır.

·         Farklı bir iş ile çok ciddi mesleki deneyimler kazanabileceksiniz.

·         Unutmayın ki yeni bir iş imkanı her zaman olacaktır.

·         Önemli olan şirketler ve iş değildir. Önemli olan sizin bireysel hedefleriniz ve bu hedeflere ulaşmanızdır. Şirketleri sizin kendi hedeflerinize ulaşmasını sağlayacak  araçlar olarak görün. Çalıştığınız şirket bu hedeflere ulaşmanızı sağlamıyorsa ayrılın. Şirket sizi işten çıkarmışsa  hedeflerinize ulaşmak için başka yollar, araçlar bulun.

Peki işsiz kaldıktan sonra ne yapmak gerekir?

·         Öncelikle vakit geçirmeksizin iş arayışına başlanmalıdır. Ancak iş bulma süresinin bir kuralı yok. 6 günde de bulabilirsiniz 6 ayda da. Süre uzadıkça insandaki umutsuzlukta büyür ancak dediğim gibi sürenin uzaması iş bulamayacağınız anlamına da gelmez sadece doğru işle buluşamadığınızı gösterir.

·         İşsiz olduğunuz dönem için kendinizle ilgili bir hedef koyun. Dil öğrenmek, master veya sertifika programına gitmek gibi. Belli bir sürede bitireceğiniz ve mesleğinize katkıda bulunacağınız bir şey yapın. Bu hem kendiniz için hem de potansiyel işvereniniz açısından faydalı olacaktır. İşsiz iken yan gelip yatan biri olmayın.

·         Boş kalan zamanınızı iyi değerlendirin. İşten çıkarılma sürecinde yaşadıklarınız bir kurt gibi beyninizi yiyecektir. Bu nedenle zihninizi meşgul edecek uğraşlar bulun. Sevdiğiniz hobilere daha çok vakit ayırın, bir rehber alıp İstanbul’u gezin vb.

·         İçinizdeki sıkıntıları ailenizle (eşiniz,anneniz,kardeşiniz) paylaşmayın. Bu paylaşım onların moralini  daha çok  bozacaktır. Aksine bu süreçte sizin moralinizi dik tuttuğunuzu görmeleri onları olumlu etkileyecektir.

·         Evli iseniz ve eşiniz çalışmıyorsa özellikle sizin işsiz kaldığınız sürece çalışmasını sağlayın. Eşlerimiz bu süreçte bizlerden daha kaygılı olabiliyorlar. Çalışan birisi kaygı duymaya zamanı olmaz.

·         Ancak bu sıkıntıları yine de paylaşacak birine ihtiyacınız var. Bu kişi sadece çok yakın 1 dostunuz olmalıdır.

·         Mesleğinizle ilgili araştırmalara , okumalara devam etmeli, ülkedeki ve dünyadaki gelişmeleri takip etmelisiniz.

·         İşsizliği kendi gelişiminiz için bir fırsat avantajına çevirin. Eğer bunu yapabilirseniz işte bulursunuz.

·         Unutmayın zorluklar insanları gelişmeye zorlar.  İşsiz kalmayan bir insan dil öğrenmez iken işsiz kalan biri yeni bir iş şansını arttırmak için dil öğrenir.

Peki işini kaybetmiş biri olarak nasıl iş arayacaksınız? Çok önemli bir problem var. İşten çıkarılmış biri olarak potansiyel işvereniniz karşısına çıkacaksınız. Ve bu adamda bunu sorgulayacak. İşte bu süreçle ilgili tavsiyelerim:

·         İşten çıkarıldığınızı asla saklamayın. Potansiyel işvereniniz bunu öğrenmek isterse öğrenir. Referans kontrolü için eski şirketinizi arayıp öğrenmesindense sizden öğrenmesi iyidir. Birinci durumda  sizin saklayacak bir şeyiniz olduğunu düşünür ve zaten yalan söylediğiniz için hemen eler.

·         Eski şirketinizden bir veya birkaç referansınız varsa zaten korkacak bir şeyiniz yoktur.

·         İşten çıkarılmak utanılacak bir şeyde değildir. İnsan deneyimsiz iken bunu söylemekten utanabiliyor. Utanmayın bu sizin utancınız değildir.

·         Ancak yine de neden işten çıkarıldığınızı çok iyi anlatmalısınız. Karşınızdaki insanlar iş hayatında tecrübeli insanlardır ve iş hayatındaki kazaları ve talihsizlikleri bilirler. Eğer siz mesleğinizde iyi iseniz ve başınız dik ise bunu rahatlıkla anlatabilirsiniz. Karşınızdakilerde bunu anlayacaklardır.

·         Mülakatta varsa moral bozukluğunuzu hissettirmeyin. Kimse aciz bir insanı işe almaz. Aksine süreci iyi yönettiğinizi hissettirin.

·         Görüşme sırasında eski şirketiniz ve yöneticileriniz hakkında  tepkilerinizi hissettirmeyin. Bu konuda soğukkanlı olun. İşten çıkarılmayı iş hayatının doğal bir parçası, teknik bir kaza gibi gördüğünüzü hissettirin. Üzüntülerinizden, hayal kırıklıklarınızdan bahsetmeyin. Zaten görüştüğünüz insanlar bunu biliyorlar. Ve bu konuyu çok fazla deşmezler.

 

İş arama süreci;

·         İş hayatına ve şirketlere belli paradigmalarla bakmayın.  Kurumsal şirketler iyidir, patron şirketleri kötüdür, büyük şirkette çalışılır küçük şirkette çalışılmaz gibi. Günümüzde iş hayatı çok büyük değişimler içinde. Dünün küçük şirketleri bugün büyüyor, patron şirketleri kurumsallaşıyor. Şirketlerde yeni bir jenerasyon iş başında vb. Şirketler hakkında karar verme işini onlarla görüşme ve haklarında araştırma yapma sonrasına bırakın.

·         5 yıl ve üzeri bir konuda çalıştıysanız artık o alanın dışına çıkma şansınız yok. Sektör sizi o konuda uzman görür ve o alanda değerlendirir. Alanınızda kalmaya gayret edin, zorlamayın.

·         Sektör değiştirmeye sıcak bakın. Artık günümüzde belli iş alanları için (satış&pazarlama ) sektör değişimi de pek mümkün olmamaktadır. Ancak yine de farklı sektörlerde iş bulunabiliyor.

·         İş aramada proaktif olun. Sadece cv göndermekle yetinmeyin. Çok istediğiniz bir iş, şirket veya pozisyon olduğunda onu kovalayın. Onların aramasını beklemeden siz arayıp randevu isteyin. Artık günümüzde binlerce cv değerlendirilirken aradan sıyrılmanın bir yolunu bulun.

·         Görüşme için özgeçmişiniz ,işiniz ve mesleğiniz ile ilgili sunumlar hazırlayın. Mesleki yetkinliklerinizi bu sunumlar ile gösterin.

·         Sektörünüzle ilgili bir pozisyon ise sektörünüz, sektörde yapılabilecekler ve sizin yapacaklarınız konusunda bir sunumunuz mutlaka olsun.

·         Ne yaptığınızı anlatmaktan çok çalıştığınız şirketlere katkılarınız üzerinde durun.

·         Görüşmede uyanık olun. Karşınızdaki kişiyi anlamaya çalışın. Bazen siz gerçekten çok kalifiye olursunuz ancak sizi işe alacak adam hasbelkader yönetici olduysa ve kendine güvenmiyorsa iyi olmanız sizin aleyhinize sonuçlanır. Bu nedenle her şeyinizle dökülmeyin. Karşınızdaki kişiyi okuyarak görüşmenize yön verin.

·         Mülakattan keyif alın ve keyif aldırın. Bunun pozitif bir etkisi olacaktır.

·         Risk alarak farklı mülakat yöntemlerini denemekten çekinmeyin. Bir görüşmede siz pasif olun bir diğerinde daha baştan ipleri elinize alın vb.

İş hayatının değişen yönü;

Farkında değiliz ama ülkemizde iş hayatı bir çok yönden hızla değişiyor. Bizim açımızdan bu değişimin öne çıkan unsurları ise;

·         Artık üniversite mezunu sayısı çok yüksek. İş arzı ise aynı oranda artmıyor. Üniversite mezunu sayısının yüksekliği çalışanlar arasında rekabeti teşvik edip ücretleri düşürse de eğitimli işgücünün artmasının  orta ve uzun vade de geleceğimiz için önemli olduğunu düşünüyorum.

·         Aynı şekilde kalifiye işgücü de yüksek. Artık firmalar kalifiye personel bulmakta zorlanmıyorlar. 1995’e kadar kalifiye personel eksikliği çok ciddi şekilde hissediliyordu. Artık bu yok. Yani hiç kimse bulunmaz hint kumaşı değil.

·         2000’li yıllara kadar iyi bir üniversite mezunu iseniz büyük ve iyi bir şirkette iş bulabilirdiniz. Biraz deneyim kazanınca daha iyi bir şirkete daha iyi şartlarda geçebilirdiniz.

·         Ancak bugün iyi bir üniversite mezunu olmak, iyi bir şirkette çalışmak, deneyim sahibi olmakta iş bulmayı kolaylaştırmıyor. Neden?

·         Bir istatistik; ben 24.07.2011 ile 24.11.2011 arasında kariyer net üzerinden 250 başvuru yapmışım. Çağrıldığım mülakat sayısı 7. İkinci mülakat sayısı:1. Mülakat sonrası geri dönüş oranı:0 . Cevaplanan başvuru 80 civarı.(başvurunuzu aldık değerlendiriyoruz vb)  7 mülakattan 3ü sektör dışı, 4ü sektör içi işlerdi. Bazı pozisyonlarda görüşmeden iki ay  geçmesine rağmen   halen açık vb.

·         Çoğu şirket kendilerine hemen işe yarayacak, kendi sektörlerinde çalışmış birilerini istiyorlar. En önemlisi de bu kişiler var ve buluyorlar. Bu nedenle geri dönüş oranları düşük oluyor.

·         Ancak şunu söyleyebilirim. Doğrudan kendi sektörünüz ve uzmanlığınızla ilgili bir iş ise kesin çağrılıyorsunuz. Komşu sektörlerden de çağrılma ihtimaliniz var.

·         İşsizlik var veya hiç iş yok diyebilirsiniz. Ancak iş bulma sitelerini incelerseniz gayet güzel ve yeterince iş olduğunu görüyorsunuz. Sadece sizin sektörünüz ve pozisyonunuzla ilgili işler olmayabilir veya az olabilir. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki yüzlerce ve binlerce iş fırsatı da olmaz. Böyle bir şey yok. Varsa zaten bir sorun var demektir.

·         10 yıl öncesine kadar  büyük şirketler vardı. Okulu bitirenler bu şirketlerde çalışmayı hedeflerler ve çalışırlardı. Bu şirketlerde büyüklüğünün  gücü ile yeni mezun alırlar ve çalıştırırlardı. Kişi çok büyük bir hata yapmazsa veya kendisi ayrılmazsa uzun yıllar o şirketlerde çalışabilirdi. O yıllarda insanlar kendi işlerini kurma hedefi ile işlerinden ayrılırlardı.

·         Ancak 2001 krizi Türkiye’de profosyonel kesimi işsizlik gerçeği ile tanıştırdı. İşin bir yönü bu olmakla birlikte ülke ekonomisi de bu sürede büyüdü, yeni sektörler, yeni şirketler doğdu. Küçük şirketler büyüdü. Dünün distribütör firmaları bugün üretici oldu.

·         Günümüzde i ş arzının çoğunluğunu bu şirketler oluşturuyor. Büyüyen bu şirketlerde doğrudan kendilerine katkı sağlayacak sektörel ve mesleki deneyime sahip personelleri tercih ediyorlar. Aynı zaman da bu firmalar eleman arama, seçme ve yerleştirme konularında da tecrübesizler. Bu yüzden çok beklenti içinde olmayın ve moralinizi bozmayın.

İş buldunuz ne olacak? İş kaybı nasıl dünyanın sonu değilse yeni bir iş bulmakla dünyanız güllük gülüstanlık olmayacak. Bu nedenle iş kaybının üzüntüsünü abartmamanız gerektiği gibi yeni işin sevincini de abartmamalısınız. Eninde sonunda bu işte bitecek bir iştir. Hatta birkaç defa iş bulup kaybedip yeniden bulabilirsiniz. Bu nedenle  geçiminiz için alternatif yollar düşünmeli, yeni planlar yapmalısınız.

 İlave deneyim paylaşımı;

·         Okulu bitirmiş veya 1-2 yıllık deneyimli arkadaşlara çalışma alanı seçiminde sektör bağımsız alanlar seçmelerini tavsiye ederim. Finans,muhasebe,insan kaynakları, satınalma, lojistik bu türe girer. Üretim,satış pazarlama gibi konular ise sektörel uzmanlık içerir. En azından firmalar bu alanlarda sektörlerinde çalışmış kişileri tercih ederler.

·         Sektör tercihinde de mümkün olduğunca çok sayıda ve düzgün firmaların bulunduğu sektörlere eğilim gösterilmelidir.

·         Daralan sektörlerden uzak durun, yeni gelişen sektörleri denemekten kaçınmayın.

·         Yurtdışı hayalleri kurmayın. Artık Avrupalılar ülkemizde iş aramaya başladılar.

·         Büyük şirketlerde çalışmak kolaydır. Büyük şirketlerde büyük hacimler döner ancak çok zengin bir işbölümü vardır. Her departman ve kişi  kendi konusu ile ilgili küçük bir alanı yürütür. Büyük şirketler insanı memurlaştırır.

·         Şirketler küçüldükçe kişiler üzerinde fonksiyonel sorumluluklar artar. Bu kişinin daha çok şey öğrenmesine ve gelişmesine yol açar.

·         Pazar hakimi firmalarda çalışmak rahattır. İş stresi çok fazla yoktur. Yaptığınızın işin şirketin finansal sonuçlarına etkisi sınırlıdır.

·         Pazar payı küçüldükçe  şirkette stres artar, çalışmak zorlaşır. Kişinin çalışmasının finansal etkisi hemen görülür. Ama kişinin mesleki yetkinliği yükselir.

·         Yaş ve pozisyon yükseldikçe iş bulmak giderek zorlaşır.

·         Kriz olmakla birlikte ülkemizde sanayi ve ticaret hayatı çok canlı bir şekilde sürüyor. Türk şirketleri artık krizi takmıyor.

·         Herkesin gittiği yere gitmeyin. Bugün pek çoğunuz sayısı belli olan büyük şirketlerde çalışmayı arzuluyorsunuz. Ancak gelişme potansiyeli olan yeni bir sektörde gerekirse en altta başlamaktan çekinmeyin. Bugün sayısı hızla artan elektronik mağazalarda satış elemanı olarak başlayan biri 3 ila 5 yıl içinde mağaza müdürü olabilir. Büyük şirketlerde bu sürede yerinizde sayarsınız.

·          Türk iş dünyasının bugün kendine güveni tam, uzmanlığı son derece yüksek. Bu güven geleceğe doğru büyük atılım motivasyonunu barındırıyor.

·         İş hayatında profosyonel olun. Çünkü şirketler gereğinde profosyonel oluyorlar.

·         Bir işte ve alanda 8-10 yıl çalıştıktan sonra kuvvetle ihtimal yöneticilik alırsınız. Özellikle 35-40 yaş arası kritiktir. Bu yaş aralığında mutlaka yöneticilik almalısınız. Bunun için gerekirse risk almaktan çekinmeyin.

·         “POSİTİONİNG” kitabını okuyun. Okuyamayanlar önce İngilizce öğrensinler sonra okusunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Krizde Satış Gliştirme

  HEDEF MÜŞTERİ SEGMENTİ BELİRLEMEK ÖNEMSİZ MİDİR? Hedef müşteri kavramı, pazarlamanın en çok kullanılan kavramlarından biridir. Pazarlama...