PAZARLAMADA AĞIRLIK MERKEZİNİ NASIL
KULLANDIM?
Geçen yazımda
“Ağırlık Merkezi” kavramını tanıtmış, askeri stratejideki kullanımı ve fiili
deneyimlerimden örnekler vermiştim. Bu yazımda ise bu kavramı
satış&pazarlama yöneticiliğini üstlendiğim iki marka ve üründe nasıl
kullandığımı örneklemeye çalışacağım.
Ağırlık
merkezini teşhis etmek için Pazar dinamiklerini, pazarın egemen
karakteristiklerini, rakipleri, müşterileri, dağıtım kanallarını, şirketin ve
ürününüzün mevcut durumunu bir arada değerlendirilmesi gerekir. Bunu
yaptığınızda önünüzde yapılması gereken işler, süreçler ve ödevler yavaş yavaş
belirmeye başlar. Elinizde ki verili şartlara göre bir veya birkaç aşamadan
oluşan süreçler görürsünüz. Ancak bu
ödev ve süreçlerden özellikle bir tanesi diğer süreçlerden önce ve ilk olarak
halledilmesi gerekir. Bu süreç ve ödev, tamamlanması durumunda diğer
süreçlerinde önünü açacak veya diğer süreçlerle birleştiğinde o süreçlerin tek
başlarına yaratacağı katkıyı katlayacak, yapılmaması durumunda ise diğer
süreçlerin katkısının eksik kalacağı bir konu durumundadır. Bir başka ifade ile
bu süreç yapılırsa diğer süreçler olmadan da iş potansiyeli yaratabilecek
durumdadır. İşte ben bu süreci ve ödevi “ağırlık merkezi” olarak görüyorum.
Firmanız
eksik özsermaye koşulları altında çalışıyorsa, kısa zamanda sonuç almak zorunda
iseniz kaynaklarınızı etkin ve verimli kullanmak zorundasınız. Para, zaman,
işgücü gibi kaynakların verimli ve doğru bir şekilde ağırlık merkezine
yönlendirilmesi iş verimliliğinizi arttıracaktır. Aksi takdirde bir kısır döngü
içerisine girmeniz kaçınılmazdır.
Sorumluluğunu
üstlendiğim yerli bir motor yağı markasının pazarda tutunması ve yer alabilmesi
için nitelikli-üst sınıf ürünlerde otomotiv üreticilerinden OEM onaylarını
alarak “OEM onaylarına sahip tek yerli, uluslararası standartlarda ekonomik bir
marka” olarak konumlanmasını önermiştim. Çünkü
özel servisler pazarı kendisine para kazandıracak ve OEM onaylarına
sahip, nihai tüketicide kalite algısı olan yağları talep ediyordu. Bunu
gerçekleştirmek için ilk ağırlık merkezi “OEM onayları” idi. Bu onaylar alınmış
olsaydı diğer hiçbir pazarlama çalışması olmadan da satışları arttırabileceğimi
görmüştüm. Ancak ne yazık ki şirket yönetimi benimle aynı paralelde düşünmediği
için bunu gerçekleştiremedim.
Motor yağı
pazarından sonra “motor yağı katkı pazarı” olarak ifade edilen pazarda lider
bir markanın sorumluluğunu üstlenmiştim. Bu markanın durumu başlı başına bir
vakadır. Pazarının lideri olmakla birlikte klasik yerli şirket hastalıklarından
muzdarip bir firma idi. Önümde bir dizi
ödev belirmişti. Satış ekibi kuruluşundan, marka konumlandırmasına, distribütör
organizasyonundan merchandisinge kadar entegre bir şekilde çözülmesi gereken
işler için bir planlama yapmıştım. Ancak bunların hepsinin tamamlanması ve
olgunlaşması 3 yıllık bir süreyi kapsayacaktı. Pazarlama yöneticisi olarak bu
işleri yaparken, satış yöneticisi olarak da kısa ve orta vade de şirkete gelir
getirecek bir satış hacmini yakalamam gerekiyordu. Bu sorumluluk ve iş
yoğunluğu karşısında ağırlık merkezi konseptini kullandım. Gerçekten karmaşık ve birikmiş sorunların çözümü ve
yeni bir yapılanmanın sağlanması çok kolay değildi. Kendime ilk önce neyi etki
altına alırsam ve önce çözersem hem satış getiririm hem de diğer işlerin önünü
açarım diye sordum. Ancak doğrusu bir değil, birkaç ağırlık merkezi olduğunu
gördüm. Konsepte uygun olarak ağırlık merkezini teke düşüremedim. Ancak
markanın ve şirketin verili durumunda özellikle bir nokta vardı ki halledilmesi
durumunda hem satış hacmini arttıracak hem de diğer çalışmaların önünü
açacaktı. Ürünle ilgili teknik analizler ve onayların sektörün kabul edeceği,
itibarlı kurumlardan alınması ve buna dayanarak otomotiv firmaları ile
işbirliklerinin geliştirilmesiydi bu nokta. Ancak firma yönetimi kendilerine
kolay gelen ancak sonuç üretmeyecek bir yolu tercih etti. Bende ayrılmak
durumunda kaldım.
Pazarlamada ve
iş yönetiminde ağırlık merkezi konsepti az zamanda ve kısıtlı kaynaklarla çok
iş yapmak durumunda olan firmalara perspektif vereceğine inanıyorum. Elinizdeki
sınırlı kaynaklarınızın doğru noktalara yönlendirilmesi ancak bu konsepte uygun
planlama ve aksiyon ile mümkün olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder