14 Haziran 2012 Perşembe


PROAKTİF KARİYER PLANLAMASI

PAZARLAMACI GÖZÜYLE KARİYER ÖNERİLERİ

Günümüzde iş yaşamı ciddi şekilde değişiyor. 20 yıl önceye göre bu değişimlerin kimisi çalışanlar için pozitif iken kimisi negatiftir. İş hayatının başında olan kişilerin önlerindeki  5-10-15 yıl sürelerde neler yaşayabileceklerini bilmeleri kariyerlerini planlamalarında ciddi katkıda bulunacaktır.

Günümüzde, 20 yıl önceye göre ne değişti,

·         Genç ve çalışma döneminde olan nüfus arttı.

·         Üniversite mezunu sayısı arttı.

·         Ülkemiz bir tarım toplumundan sanayi toplumuna dönüştü.

·         Hayat artık şehirlerde

·         Şirketler iş yaşamının en önemli parçası.

·         İrili ufaklı çok sayıda şirket var.

·         Şirket hayatı önemli bir çalışma şekli olarak yerini aldı.

·         Özel sektör maaşları ile kamunun maaşları artık aynı.

·         Artık iyi bir üniversite mezunu olmak , MBA yapmak, dil bilmek yeterli değil.

·         Fakat bunlarsız da olmuyor.

Gerçekten çok değil  2000’li yıllara kadar  mezun olduğunuz okul ve diğer yetenekleriniz büyük bir şirkette işe girmek için yeterli idi. Büyük şirketlerden bildiğiniz sayılı holding ve toplulukları kastediyorum. Hatta hangi okul mezunu olduğunuz bile hangi şirkette çalışacağınızı belirliyordu. Benim üniversite öğrencisi olduğum yıllarda Boğaziçi Mezunları yabancı şirketlerde çalışırdı. ODTÜ’lülerin bir kısmı yabancı şirketlerde bir kısmı yerli şirketlere girerlerdi. İ.T.Ü. mezunları ağırlıkla yerli şirketlerde başlarlardı vb.

Ve bitirdiğiniz okul ne kadar iyi , yabancı dil bilginiz ne kadar yüksek ise o kadar iyi bir departmanda işe başlardınız. O yıllarda Boğaziçi mezunu ve yabancı dili çok iyi olan birini satış departmanında göremezdiniz. Şirketin İ.K. ekibi bu adayları asla satış için düşünmezlerdi. Ancak ben 2011 yılında ilk 500te bile olmayan(sektörünün en iyi şirketi) bir firmaya B.Ü. mezunu bir arkadaş başladığında çok şaşırdım. Tabi bunun büyük faydaları var. İyi eğitimli ve dil bilen gençlerin küçük şirketlerde dahi çalışması orta vade de bu şirketlere  ve kişilere büyük katkılar sağlayacaktır.

O yıllar mezuniyetten sonra çabuk iş bulunduğu yıllardı. Aslında şirket sayısı bugüne göre daha az olmasına rağmen vasıflı-eğitimli genç nüfus sayısı da daha az olunca çabuk iş bulunuyordu.

1980’li yıllar ve bir ölçüde 1990’lı yıllar aynı şekilde hızlı terfilerin alındığı yıllardı. O yıllarda 3 yılda bir terfi alınmazsa pek iyi gözle bakılmazdı. Bize de “3 yılda bir terfi alamazsanız ya sizde ya şirkette bir problem vardır” denirdi. Bunun sebebi ülke ekonomisinin büyümesine koşut olarak şirketlerinde hızlı büyümesi , yeni departmanların kurulması ve yeni yönetici ihtiyacının yüksek olması idi. O yıllarda 30 yaşında genel müdürlere rastlamak doğaldı. Birkaç yıl önce bir TV programında bir yönetici  o anki tecrübesinin 10da 1i olmamasına rağmen 1980li yıllarda genel müdürlük yaptığını söylemişti. Bunun örnekleri çoktur.

Bugün kariyer yaşamları ile örnek olan kişilerin çoğu bu dönemde çalışma yaşamına atılmış ve kariyer yapmış kişilerdir. Dolayısı ile bu kariyerler örnek olmakla kalmıyor aynı zamanda yeni nesilin önünde örtük bir hedef oluşturuyor.

Yeni nesil önlerindeki çalışma yaşamlarına bu örnekleri dikkate alarak başlarlarsa büyük hayal kırıklıkları yaşayacakları kesindir.  Günümüzde profesyonel özel sektör yaşamı artık işe başlangıç noktalarından itibaren değişmiştir. Geçmişin kuralları bugün için geçerli değildir.

Artık iyi bir okul mezunu olmak , yabancı dil bilmek iyi bir işte başlamayı garantilemiyor. Çünkü sizin gibi çok sayıda mezun var ve bu mezunların işe girmesini sağlayacak tek bir doğru kural ve reçete yok.

Kariyer yapmak sadece özel sektör şirketlerinde çalışmak demek değildir. Ancak biz burada sadece özel sektör şirketlerinde çalışma ile ilgili kariyerden bahsedeceğiz ve buna “profesyonel   kariyer” diyeceğiz.

Öncelikle iyi bir işe başlamanın ve iyi bir kariyerin bir reçetesi yok. Bu nedenle bu konuda arayış içerisinde olan kişilere bir reçete beklentisi içerisinde olmamalarını tavsiye ederim. Herkes için geçerli başarı reçetesi olsa iyi olurdu ancak ne yazık ki yok. Kariyer planlama, özgeçmiş hazırlama ve mülakat tekniklerini bir reçete beklentisi ile değil  genel ilkeleri görmek için değerlendirin. Kendinizi bu ilkelere göre yapılandırın.

Burada ki tavsiyelerimin bir kısmı yeni mezun veya 1-2 yıl deneyimli insanlar için bir kısmı ise 5 yıl ve üzeri deneyimli ancak bir şekilde işsiz kalmış ve yeniden iş arayan kişiler içindir. Bir kısım önerimde her iki grubu kapsayacak.

Bu önerilerimi oluştururken bir pazarlama konsepti ile hareket edeceğim. Çünkü günümüzde böyle hareket etmek durumundayız.

Piyasalarda ürün ve firma bolluğu oluştukça, firmalar tüketicilere ulaşabilmek için gittikçe incelen ve gelişen yöntemler kullanmışlar ve bugünkü pazarlama teknikleri oluşmuştur.

Aynı şey çalışanlar içinde geçerlidir. Bugün şirketlerin karşısına çok sayıda aday çıkıyor. Ne yazık ki bu şirketlerin bir kısmı profesyonel yöntemlerle bir kısmı da arkaik yöntemlerle adayları değerlendiriyorlar. Yani bir adayın bugün işe başlaması biraz şansa kalmış.

Öncelikle bir ürünün satabilmesi için gerekli pazarlama adımlarına bakalım.

·         İyi ve kaliteli bir ürün olması gerekir.

·         Bu ürünün satılacağı hedef tüketicinin iyi belirlenmesi ve tanımlanması gerekir.

·         Bu ürünü hedef tüketicisine anlatacak iyi bir iletişim stratejisi olması gerekir.

·         Ürünün hedef tüketicisine iyi bir şekilde sunulması  gerekir.

Günümüzde herkesin yaptığı ürünleri yapıp herkese satmaya çalışırsanız başarısız olursunuz. Bu nedenle farklılaşma gerekir. Bu farklılaşma yolları çeşitlidir. Üründe, hedef  tüketici de, iletişim stratejisinde, dağıtım kanalında, ambalajında, garanti koşullarında vb.   

Şimdi sizi bekleyen iş dünyası da benzeri trendlere sahip. Çok sayıda aday var. Eğer siz bu adaylar arasında farklılaşamıyorsanız ….(sonunu size bıraktım)

Pazarlama konsepti ile bir adayın nasıl farklılaşacağını değerlendirelim.

·         Öncelikle  aldığınız eğitimin temellerine hakim, donanımlı ve çalışma yaşamının gerektirdiği diğer şartlara sahip misiniz?

·         Nerede çalışmak,  ne iş yapmak istiyorsunuz? Hedef işleriniz ve şirketleriniz nelerdir?

·         Kendinizi hedef  şirketinize anlatacak bir stratejiniz var mı? Yani neden bir başkası değil de sizi almaları gerektiğini cevaplayabiliyor musunuz?

·         Hedef şirketinize kendinizi nasıl sunacaksınız?

Bu ilkelerden 3.sü  yeni mezunlardan ziyade  3-5 yıl ve üstü deneyimi olan kişiler için geçerlidir. Ancak diğer ilkeler yeni mezunlar içinde geçerlidir.

Ancak bu ilkelere yeniden dönmek üzere çok temel bir pazarlama ilkesini ele almamız gerekecek. Genelde tüm kariyer önerileri sizin nasıl daha iyi olabileceğinize dönüktür. Daha iyi okullardan mezun olun, dilinizi daha iyi öğrenin, ikinci bir dil öğrenin, MBA yapın vb. Tıpkı yıllarca şirketlerin birbirlerinden  daha iyi, daha büyük, daha hızlı  ürünler yapmaya çalışmaları gibi. Nasıl bir ürünün benzerlerinden daha büyük ve daha iyi olması satması için yeterli değilse sizin de benzerlerinizden daha iyi olmanız iyi bir kariyer yapmanız için yeterli değildir. Çünkü siz takipçisiniz. Bugün sizleri üniversite mezunu sayısının az olduğu ama buna karşın nitelikli elemana ihtiyaç duyan bir ülkeye göndersek hepiniz çok iyi şartlarda çalışmaya başlarsınız. Yani o ülkede bir anda lider olur ve öne çıkarsınız. Benzeriniz olmadığı içinde bir ve tek olursunuz.

Ancak günümüzde siz ne kadar iyi olursanız olun bu ülkede  sizin kadar iyi olan veya sizden  daha iyi olan  birileri var. Ne yaparsanız yapın takipçi konumundan kurtulamazsanız.

Pazarlama doktrini takipçi firmalara ve ürünlere  rakiplerinden farklı düşünmelerini, herkesin Mersin’e gittiği yerde tersine gitmelerini, pazarda bir boşluk bularak burayı doldurmalarını tavsiye eder.

Bu doktrin günümüzde kariyer planlamasında da başarılı bir şekilde kullanılabilir. Tabi bu yaklaşımı kullanabilmek için ters ve karşıt bir şekilde düşünebilmeniz gerekir.

Bu boşluğu bulma konusunda size önerim  yapacağınız iş alanı ile ilgili olarak hiç kimsenin yapmadığı veya çok az kimsenin yaptığı ama iş dünyasının da ihtiyaç duyduğu bir alanı bulmanızdır. Eğer somut ve ihtiyaç duyulan bir iş alanında ne kadar az kişi çalışırsa iş bulma ihtimaliniz artar ve daha iyi şartlarda çalışırsınız. Herkesin olduğu yerde durmayın kalabalığın içinde kaybolursunuz. Hiç kimsenin durmadığı yerde durun hemen göze çarparsınız.

Bu boşluk neler olabilir,

·         Yeni gelişen ve hiç kimsenin farketmediği yeni bir sektör olabilir. (hastane yöneticiliği, elektronik mağazacılık, site yöneticiliği  vb)

·         İş fırsatları sunan ancak kimsenin gitmek istemediği bir il veya ilçe olabilir.

·         Mesleğinizle ilgili belki de kimsenin bilmediği yeni bir iş alanını siz bulabilirsiniz. (Şirketlerde suiistimallerin önlenmesi konusu ham bir konu)

·         Mesleğinizin uzmanlık alanları, alt uzmanlık alanlarını reel iş yaşamı ile kıyaslayarak yeni bir ihtiyaç alanını siz bulabilirsiniz. Bunun için matris yaklaşımını kullabilirsiniz.

Bu boşluk illaki eğitiminizle ilgili olmayabilir. Komşu disiplinler veya ilgisiz bir alanda da olabilir. Eğer böyle bir boşluğu görürseniz hemen değerlendirin.

1994 yılında bir doktor benim işletmeci olduğumu öğrendiğinde hastane yöneticiliği konusunda eğitim almamı ve çalışmamı tavsiye etmişti. O yıllarda daha ortada olmayan özel hastaneler şimdi bir sektör olmuş durumda. Eğer zamanında bu alana yönelseydim belki de şimdi önde gelen hastanelerin birinin genel müdürlüğünü yapıyor olurdum. Bunun yerine herkesin gittiği yöne gittim ve halen orta kademe yöneticisiyim.

Bu yaklaşımla kendinize bir iş bulabilirseniz kuvvetle ihtimal diğer konuları pas geçerek işinize başlayabilirsiniz.

Ancak diğer ilkeler halen geçerlidir. Özellikle bu boşluğu bulamayanlar için kendilerini farklılaştırabilecekleri tek alan olarak duruyor.

·         Hedef tüketiciniz kim? Yani hangi sektörde, hangi departmanda, hangi şirkette çalışmak istiyorsunuz? Bunu kendi donanım ve isteklerinize göre planlamanız şart?

·         Bir stratejiniz var mı? Yani neden sizi tercih etmeleri gerektiğinin altını doldurabiliyor musunuz?

·         İyi bir sunumunuz var mı? Bu sunum iş görüşmesinde başlar ve bütün çalışma yaşantınızda devam eder. Bakımlı olmanız ve iyi giyinmeniz her zaman önemlidir. Bunun yanında  iş görüşmesinde kendinizi daha iyi anlatabilecek ve bu aşamada farklılaştıracak bir sunum yapmanız faydanıza olacaktır.

Bu aşamalar yeni mezunlar ve deneyimli insanlar için farklı farklı öneme sahiptir. Aşağıda bu üç aşamayı karışık olarak değerlendireceğim.

·         Hangi sektör?: Çalışacağınız sektör ne yazık ki günümüzde çok önemli. Çünkü kariyerinizin ilerleyen aşamalarında sektörünüz kariyer gelişiminizi etkilemeye başlar. Size tavsiyem mümkün olduğunca çok sayıda firmanın faaliyet gösterdiği sektörlerde çalışmanızdır. Çok dar bir sektörde çalışırsanız işsiz kalmanız durumunda iş bulamayabilirsiniz.(Boşluk bul ilkesiyle bu çelişiyor gibi görünüyor. Çünkü pazarlamada tek bir doğru yoktur. Pazarlama yöneticileri bu almaşıkları değerlendirerek karar alırlar)

·         Hangi departman?: Yani hangi alanda uzmanlaşacaksınız. Yani satış, pazarlama, üretim, finans, muhasebe, insan kaynakları, lojistik vb. Sektör tercihinizden daha önemlidir. Çünkü bazı uzmanlık alanları her sektörde ve her şirkette geçerlidir. Finans, muhasebe, insan kaynakları, lojistik vb. Bunlar sektör bağımsız iş alanlarıdır. Satış ve pazarlama ise artık sektörel olarak uzmanlaşmıştır. Şirketler kendi sektörlerinde uzmanlaşmış satışçı ve pazarlamacılar istiyorlar. Dayanıklı tüketim firmasında çalışmış bir pazarlamacı FMCG de iş bulamıyor veya boya satmış bir satışçıyı ilaç firması tercih etmiyor. Bu pek katıldığım bir yaklaşım olmamakla birlikte ne yazık ki böyle.

·         Hangi şirket?: Yani kurumsal şirketler mi, patron şirketleri mi? Küçük şirket mi büyük şirket mi? Şirket türü sizin mesleki donanımlarınızı, mesleki gelişiminizi ve özlük haklarınızı belirliyor. Kurumsal şirketlerde daha iyi şartlarda çalışılırken, zengin iş bölümü ve yüksek iş hacmi nedeni ile çalışanlar kapsamı dar alanlarda daha fazla iş yaparlar. İşin bütününü göremezler. O bütünün küçük bir bölümünde yer alırlar. Bu firmalarda çalışmak kişide girişimcilik yeteneği ve çabukluk, hızlı davranmak, kendi başına iş yapmak, yaptığının sorumluluğunu taşımak gibi özellikleri kaybettiriyor. Bir yerde hantallaştırıyor. Bunun yanında küçük şirketler veya patron şirketleri özlük hakları daha zayıf  (ki bu değişiyor) ancak daha hareketli, belirsizliğin daha yüksek olduğu, risk içerebilecek kararların hızlı alındığı bir ortam sunarken çalışanların daha çok sayıda fonksiyonu yürüttükleri görülür. Ancak küçük şirketlerin hepsi patron şirketi değildir. Uluslararası bir şirketin veya büyük bir topluluğun  küçük şirketi durumunda olan firmalar vardır. Çalışacağınız firmanın şekli kariyerinizi belirleyecektir. İş arayan birisinin bugün ne yazık ki pek tercih şansı olmuyor. Genelde bizi kabul eden ilk şirkette başlıyoruz. Burada benim önerim  size gelen iş tekliflerinizi önyargılarla değerlendirmeyin. Kurumsal bir şirkette çalışma hevesi ile patron şirketini reddetmeyin. Çünkü patron şirketlerinde kurumsal şirketlere göre daha hızlı kariyer yapanlar vardır.

·         Stratejiniz var mı? Özellikle belli bir çalışma dönemini geçirmiş kişiler bunun altını doldurabilmesi şarttır. Aksi takdirde yeni bir iş bulması zor olacaktır. Kendinizi sadece şirketin verdiği işleri yapan birisi olarak konumlamayın. Mutlaka işinizde katma değer yaratmaya çalışın. Bireysel özellikler ve yeteneklerinizle işinizi yoğurun ve farklılaşmaya çalışın. Çalıştığınız şirketlere ne gibi katkıda bulunduğunuzu sorgulayın ve bu katkıyı yapın. Bu şirketten ayrılırsanız müstakbel işvereninize  mesleki niteliklerinizi örneklerle anlatın ve katkılarınızı sergileyin. O sormasa bile yeni şirkete ne gibi katkıda bulunabileceğinizi anlatın.

·         İyi bir sunumunuz var mı? Bu sunumu mülakat sırasında yapabilirsiniz. Genel giyim, konuşma ve üslup ve davranışlar bu sunumuzu oluşturur.   Ancak ben mülakat sırasında mesleki nitelikleriniz, önceki işinizdeki katkılarınız ve yeni işinize katkılarınız konusunda 5-10 slaytlık bir sunumdan bahsediyorum. Uzun yıllar çelik sektöründe çalışmış bir arkadaşım yabancı ve çok uluslu bir çelik firması Türkiye ofisini kurarken mülakat gitti. Mülakattan önce  Türkiye çelik sektörü, müşterileri, rakipler ve o firmanın satış&pazarlama  ve dağıtım stratejisi konusunda önerilerini içeren hazırlık yaparak  10 slayt hazırladı. Tahmin edeceğiniz gibi o arkadaşım o işi aldı ve halen başarılı bir şekilde çalışıyor. Eğer bir sektörde uzun süre çalıştınız ise o sektör ve işle ilgili söyleyecek bir şeyleriniz vardır. Bunu söyleyin ama hazırlıklı söyleyin.

Buraya kadar olan tavsiyelerimizi tamamlayacak bazı önerilerimizi ise başlıklar halinde sıralayalım:

·         CV Hazırlama: Bu konuda yeterince literatür var. CV hazırlamayı önemseyin ve 2 sayfayı geçmesin. Çalışma yaşamınızın başında çalıştığınız şirketleri , kariyeriniz ilerledikçe pozisyonları vurgulamalısınız. Deneyimlerinizde genel iş tanımlarınızı özet geçin, katkılarınızı daha çok vurgulayın. Deneyimlerinizi yazarken şu üç soruyu cevaplandırın: Ben ne yaptım? Nasıl yaptım? Ne gibi katkılarda bulundum?

·         Mülakat: Mülakatta tek bir doğru davranış vardır. Doğallık ve samimiyet. Kendiniz gibi olun ve genel görgü kurallarına uygun hareket edin. Mülakatın başarısı hem sizin ruh halinize hem de karşınızdaki kişiye bağlıdır. Bazen üstünüzde bir tutukluk olur kendinizi iyi ifade edemezsiniz. Bazen de karşınızdaki kişi ile frekanslar tutmaz. Bunlara aldırış etmeyin. Kötü bir mülakattan sonra moralinizi bozmayın. Bir sonrakinde daha iyi olursunuz. Bugün bana göre mülakata girenler mülakatı yapanlardan daha iyi hazırlanıyor ve daha donanımlı oluyorlar. Onlarca mülakata girdim ancak başarılı görüşme yapan bir elin parmaklarını geçmez. Aslında zannettiğiniz gibi (genelde) canavar gibi mülakatçılarda yok. Gözlediğim kadarı ile mülakatlarda genelde önceki işlerde neler yaptığınızı anlatmanızı isterler. Yaptığınız işlerden yola çıkarak o pozisyona uygun olup olmadığınızı sorgularlar. Bana göre tamamen yanlış bir metot. Bir kişinin bir işi yapmış olması o işte iyi olduğu anlamına gelmez. Bu yöntem yüzünden genelde farklı bir sektörden gelenlere hiç şans tanınmaz. İ.K.cılara şunu sormak isterdim; sektörünüzden gelen ortalama birini istersiniz farklı bir sektörden gelen çok iyi birini mi? Genelde sektör deneyimliler tercih edildiğine göre demek ki  her sektörde iş arayan çok iyi adaylar var. Mülakatçı ne yaparsa yapsın sizin ne yaptığınız daha önemli. Mülakat için hazırlık yapmanız ve bu hazırlığınızı sunmanız bu aşamada çok önemli. Hazırlık yapmanız işi ve görüşmeyi önemsediğinizi ve profosyonelliğinizi  gösterir. Mülakatta iki strateji izleyebilirsiniz. Ya baştan insiyatifi ele alır siz yönlendirirsiniz yada insiyatifi mülakatçıya bırakırsınız. Hangisini yapacağınız size kalmış. Bu biraz sizin ruh halinize, biraz mülakatçınıza bağlı. Tavsiyem her iki yöntemi de farklı zamanlarda uygulamanızdır. Tabi her ikisinde de risk vardır. Özellikle insiyatifli davranmanız bazı mülakatçıların hoşuna gitmeyebilir. Eğer yukarda söylediğim hazırlığı yaptıysanız insiyatifi ele aldığınızda  eliniz dolu olduğu için bazıları müsamaha  gösterecektir. Burada önemli olan bir görüşme stratejinizin olması, duruma göre bunu esnetmeniz ve risklerini göze almanızdır.   

·         İş arama: Ne yazık ki günümüzde bir işsizlikten sonra iş bulma süreleri gittikçe uzuyor. Bu nedenle iş ararken kendinize minimum 6 aylık bir süre koyun. Bu sürede iş bulamazsanız bir durum değerlendirmesi yapın. Ancak iş bulma 1 yıla kadar uzayabilmektedir. Bu süreç çok can sıkıcı olmakla birlikte sürenin uzamasını iş bulamayacağınıza işaret olarak görmemenizdir. Hele kendinize ilişkin olumsuz sonuçlar hiç çıkarmamanızdır. Yukarıda dediğim gibi iş bulma sürecinizi bir çok faktör etkiliyor. Çalıştığınız sektör, şirket, deneyim süresi, uzmanlığınız, yaşınız , pozisyonunuz vb. Hayatın karmaşık ilişkileri içinde doğru işle buluşmanız zaman alacaktır. Fakat bu sürede yapacağınız bir şeyler var. Öncelikle pasif olarak iş aramayın. Yani sadece cv nizi gönderip beklemeyin. Eğer kendinize uygun gördüğünüz bir iş ve pozisyon olduğunda ve o işi istiyorsanız şirketle temasa geçin, siz randevu isteyin. Diğer başvuranların arasında nasıl sıyrılacağınızın hesabını yapın. Deneyimlerinizi değerlendirmek için farklı iş alternatifleri üzerinde durun. Farklı yollar düşünün, farklı yollar bulmaya çalışın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Krizde Satış Gliştirme

 KAZANMA STRATEJİSİ  Rekabet dünyasında stratejiden kastedilen "kazanma stratejisi"dir. A.G. Lafley  #Kazanmakiçinoynamak  kitabın...