PROAKTİF KARİYER PLANLAMASI
PAZARLAMACI GÖZÜYLE KARİYER ÖNERİLERİ
Günümüzde iş yaşamı ciddi şekilde değişiyor. 20 yıl önceye
göre bu değişimlerin kimisi çalışanlar için pozitif iken kimisi negatiftir. İş
hayatının başında olan kişilerin önlerindeki
5-10-15 yıl sürelerde neler yaşayabileceklerini bilmeleri kariyerlerini
planlamalarında ciddi katkıda bulunacaktır.
Günümüzde, 20 yıl önceye göre ne değişti,
·
Genç ve çalışma döneminde olan nüfus arttı.
·
Üniversite mezunu sayısı arttı.
·
Ülkemiz bir tarım toplumundan sanayi toplumuna
dönüştü.
·
Hayat artık şehirlerde
·
Şirketler iş yaşamının en önemli parçası.
·
İrili ufaklı çok sayıda şirket var.
·
Şirket hayatı önemli bir çalışma şekli olarak
yerini aldı.
·
Özel sektör maaşları ile kamunun maaşları artık
aynı.
·
Artık iyi bir üniversite mezunu olmak , MBA
yapmak, dil bilmek yeterli değil.
·
Fakat bunlarsız da olmuyor.
Gerçekten çok değil
2000’li yıllara kadar mezun
olduğunuz okul ve diğer yetenekleriniz büyük bir şirkette işe girmek için
yeterli idi. Büyük şirketlerden bildiğiniz sayılı holding ve toplulukları
kastediyorum. Hatta hangi okul mezunu olduğunuz bile hangi şirkette
çalışacağınızı belirliyordu. Benim üniversite öğrencisi olduğum yıllarda
Boğaziçi Mezunları yabancı şirketlerde çalışırdı. ODTÜ’lülerin bir kısmı yabancı
şirketlerde bir kısmı yerli şirketlere girerlerdi. İ.T.Ü. mezunları ağırlıkla
yerli şirketlerde başlarlardı vb.
Ve bitirdiğiniz okul ne kadar iyi , yabancı dil bilginiz ne
kadar yüksek ise o kadar iyi bir departmanda işe başlardınız. O yıllarda Boğaziçi
mezunu ve yabancı dili çok iyi olan birini satış departmanında göremezdiniz.
Şirketin İ.K. ekibi bu adayları asla satış için düşünmezlerdi. Ancak ben 2011
yılında ilk 500te bile olmayan(sektörünün en iyi şirketi) bir firmaya B.Ü.
mezunu bir arkadaş başladığında çok şaşırdım. Tabi bunun büyük faydaları var.
İyi eğitimli ve dil bilen gençlerin küçük şirketlerde dahi çalışması orta vade
de bu şirketlere ve kişilere büyük
katkılar sağlayacaktır.
O yıllar mezuniyetten sonra çabuk iş bulunduğu yıllardı. Aslında
şirket sayısı bugüne göre daha az olmasına rağmen vasıflı-eğitimli genç nüfus
sayısı da daha az olunca çabuk iş bulunuyordu.
1980’li yıllar ve bir ölçüde 1990’lı yıllar aynı şekilde
hızlı terfilerin alındığı yıllardı. O yıllarda 3 yılda bir terfi alınmazsa pek
iyi gözle bakılmazdı. Bize de “3 yılda bir terfi alamazsanız ya sizde ya
şirkette bir problem vardır” denirdi. Bunun sebebi ülke ekonomisinin büyümesine
koşut olarak şirketlerinde hızlı büyümesi , yeni departmanların kurulması ve
yeni yönetici ihtiyacının yüksek olması idi. O yıllarda 30 yaşında genel
müdürlere rastlamak doğaldı. Birkaç yıl önce bir TV programında bir
yönetici o anki tecrübesinin 10da 1i
olmamasına rağmen 1980li yıllarda genel müdürlük yaptığını söylemişti. Bunun
örnekleri çoktur.
Bugün kariyer yaşamları ile örnek olan kişilerin çoğu bu
dönemde çalışma yaşamına atılmış ve kariyer yapmış kişilerdir. Dolayısı ile bu
kariyerler örnek olmakla kalmıyor aynı zamanda yeni nesilin önünde örtük bir
hedef oluşturuyor.
Yeni nesil önlerindeki çalışma yaşamlarına bu örnekleri
dikkate alarak başlarlarsa büyük hayal kırıklıkları yaşayacakları
kesindir. Günümüzde profesyonel özel
sektör yaşamı artık işe başlangıç noktalarından itibaren değişmiştir. Geçmişin
kuralları bugün için geçerli değildir.
Artık iyi bir okul mezunu olmak , yabancı dil bilmek iyi bir
işte başlamayı garantilemiyor. Çünkü sizin gibi çok sayıda mezun var ve bu
mezunların işe girmesini sağlayacak tek bir doğru kural ve reçete yok.
Kariyer yapmak sadece özel sektör şirketlerinde çalışmak
demek değildir. Ancak biz burada sadece özel sektör şirketlerinde çalışma ile
ilgili kariyerden bahsedeceğiz ve buna “profesyonel kariyer” diyeceğiz.
Öncelikle iyi bir işe başlamanın ve iyi bir kariyerin bir
reçetesi yok. Bu nedenle bu konuda arayış içerisinde olan kişilere bir reçete
beklentisi içerisinde olmamalarını tavsiye ederim. Herkes için geçerli başarı
reçetesi olsa iyi olurdu ancak ne yazık ki yok. Kariyer planlama, özgeçmiş
hazırlama ve mülakat tekniklerini bir reçete beklentisi ile değil genel ilkeleri görmek için değerlendirin.
Kendinizi bu ilkelere göre yapılandırın.
Burada ki tavsiyelerimin bir kısmı yeni mezun veya 1-2 yıl
deneyimli insanlar için bir kısmı ise 5 yıl ve üzeri deneyimli ancak bir
şekilde işsiz kalmış ve yeniden iş arayan kişiler içindir. Bir kısım önerimde
her iki grubu kapsayacak.
Bu önerilerimi oluştururken bir pazarlama konsepti ile
hareket edeceğim. Çünkü günümüzde böyle hareket etmek durumundayız.
Piyasalarda ürün ve firma bolluğu oluştukça, firmalar
tüketicilere ulaşabilmek için gittikçe incelen ve gelişen yöntemler
kullanmışlar ve bugünkü pazarlama teknikleri oluşmuştur.
Aynı şey çalışanlar içinde geçerlidir. Bugün şirketlerin
karşısına çok sayıda aday çıkıyor. Ne yazık ki bu şirketlerin bir kısmı profesyonel
yöntemlerle bir kısmı da arkaik yöntemlerle adayları değerlendiriyorlar. Yani
bir adayın bugün işe başlaması biraz şansa kalmış.
Öncelikle bir ürünün satabilmesi için gerekli pazarlama
adımlarına bakalım.
·
İyi ve kaliteli bir ürün olması gerekir.
·
Bu ürünün satılacağı hedef tüketicinin iyi
belirlenmesi ve tanımlanması gerekir.
·
Bu ürünü hedef tüketicisine anlatacak iyi bir
iletişim stratejisi olması gerekir.
·
Ürünün hedef tüketicisine iyi bir şekilde
sunulması gerekir.
Günümüzde herkesin yaptığı ürünleri yapıp herkese satmaya
çalışırsanız başarısız olursunuz. Bu nedenle farklılaşma gerekir. Bu
farklılaşma yolları çeşitlidir. Üründe, hedef tüketici de, iletişim stratejisinde, dağıtım
kanalında, ambalajında, garanti koşullarında vb.
Şimdi sizi bekleyen iş dünyası da benzeri trendlere sahip.
Çok sayıda aday var. Eğer siz bu adaylar arasında farklılaşamıyorsanız
….(sonunu size bıraktım)
Pazarlama konsepti ile bir adayın nasıl farklılaşacağını
değerlendirelim.
·
Öncelikle
aldığınız eğitimin temellerine hakim, donanımlı ve çalışma yaşamının
gerektirdiği diğer şartlara sahip misiniz?
·
Nerede çalışmak,
ne iş yapmak istiyorsunuz? Hedef işleriniz ve şirketleriniz nelerdir?
·
Kendinizi hedef
şirketinize anlatacak bir stratejiniz var mı? Yani neden bir başkası
değil de sizi almaları gerektiğini cevaplayabiliyor musunuz?
·
Hedef şirketinize kendinizi nasıl sunacaksınız?
Bu ilkelerden 3.sü yeni mezunlardan ziyade 3-5 yıl ve üstü deneyimi olan kişiler için
geçerlidir. Ancak diğer ilkeler yeni mezunlar içinde geçerlidir.
Ancak bu ilkelere yeniden dönmek üzere çok temel bir
pazarlama ilkesini ele almamız gerekecek. Genelde tüm kariyer önerileri sizin
nasıl daha iyi olabileceğinize dönüktür. Daha iyi okullardan mezun olun,
dilinizi daha iyi öğrenin, ikinci bir dil öğrenin, MBA yapın vb. Tıpkı yıllarca
şirketlerin birbirlerinden daha iyi, daha
büyük, daha hızlı ürünler yapmaya
çalışmaları gibi. Nasıl bir ürünün benzerlerinden daha büyük ve daha iyi olması
satması için yeterli değilse sizin de benzerlerinizden daha iyi olmanız iyi bir
kariyer yapmanız için yeterli değildir. Çünkü siz takipçisiniz. Bugün sizleri
üniversite mezunu sayısının az olduğu ama buna karşın nitelikli elemana ihtiyaç
duyan bir ülkeye göndersek hepiniz çok iyi şartlarda çalışmaya başlarsınız.
Yani o ülkede bir anda lider olur ve öne çıkarsınız. Benzeriniz olmadığı içinde
bir ve tek olursunuz.
Ancak günümüzde siz ne kadar iyi olursanız olun bu
ülkede sizin kadar iyi olan veya sizden daha iyi olan birileri var. Ne yaparsanız yapın takipçi
konumundan kurtulamazsanız.
Pazarlama doktrini takipçi firmalara ve ürünlere rakiplerinden farklı düşünmelerini, herkesin
Mersin’e gittiği yerde tersine gitmelerini, pazarda bir boşluk bularak burayı
doldurmalarını tavsiye eder.
Bu doktrin günümüzde kariyer planlamasında da başarılı bir
şekilde kullanılabilir. Tabi bu yaklaşımı kullanabilmek için ters ve karşıt bir
şekilde düşünebilmeniz gerekir.
Bu boşluğu bulma konusunda size önerim yapacağınız iş alanı ile ilgili olarak hiç
kimsenin yapmadığı veya çok az kimsenin yaptığı ama iş dünyasının da ihtiyaç
duyduğu bir alanı bulmanızdır. Eğer somut ve ihtiyaç duyulan bir iş alanında ne
kadar az kişi çalışırsa iş bulma ihtimaliniz artar ve daha iyi şartlarda
çalışırsınız. Herkesin olduğu yerde durmayın kalabalığın içinde kaybolursunuz.
Hiç kimsenin durmadığı yerde durun hemen göze çarparsınız.
Bu boşluk neler olabilir,
·
Yeni gelişen ve hiç kimsenin farketmediği yeni
bir sektör olabilir. (hastane yöneticiliği, elektronik mağazacılık, site
yöneticiliği vb)
·
İş fırsatları sunan ancak kimsenin gitmek
istemediği bir il veya ilçe olabilir.
·
Mesleğinizle ilgili belki de kimsenin bilmediği
yeni bir iş alanını siz bulabilirsiniz. (Şirketlerde suiistimallerin önlenmesi
konusu ham bir konu)
·
Mesleğinizin uzmanlık alanları, alt uzmanlık
alanlarını reel iş yaşamı ile kıyaslayarak yeni bir ihtiyaç alanını siz
bulabilirsiniz. Bunun için matris yaklaşımını kullabilirsiniz.
Bu boşluk illaki eğitiminizle ilgili olmayabilir. Komşu
disiplinler veya ilgisiz bir alanda da olabilir. Eğer böyle bir boşluğu
görürseniz hemen değerlendirin.
1994 yılında bir doktor benim işletmeci olduğumu
öğrendiğinde hastane yöneticiliği konusunda eğitim almamı ve çalışmamı tavsiye
etmişti. O yıllarda daha ortada olmayan özel hastaneler şimdi bir sektör olmuş
durumda. Eğer zamanında bu alana yönelseydim belki de şimdi önde gelen
hastanelerin birinin genel müdürlüğünü yapıyor olurdum. Bunun yerine herkesin
gittiği yöne gittim ve halen orta kademe yöneticisiyim.
Bu yaklaşımla kendinize bir iş bulabilirseniz kuvvetle
ihtimal diğer konuları pas geçerek işinize başlayabilirsiniz.
Ancak diğer ilkeler halen geçerlidir. Özellikle bu boşluğu
bulamayanlar için kendilerini farklılaştırabilecekleri tek alan olarak duruyor.
·
Hedef tüketiciniz kim? Yani hangi sektörde,
hangi departmanda, hangi şirkette çalışmak istiyorsunuz? Bunu kendi donanım ve
isteklerinize göre planlamanız şart?
·
Bir stratejiniz var mı? Yani neden sizi tercih
etmeleri gerektiğinin altını doldurabiliyor musunuz?
·
İyi bir sunumunuz var mı? Bu sunum iş
görüşmesinde başlar ve bütün çalışma yaşantınızda devam eder. Bakımlı olmanız
ve iyi giyinmeniz her zaman önemlidir. Bunun yanında iş görüşmesinde kendinizi daha iyi
anlatabilecek ve bu aşamada farklılaştıracak bir sunum yapmanız faydanıza
olacaktır.
Bu aşamalar yeni mezunlar ve deneyimli insanlar için farklı
farklı öneme sahiptir. Aşağıda bu üç aşamayı karışık olarak değerlendireceğim.
·
Hangi sektör?: Çalışacağınız sektör ne yazık ki
günümüzde çok önemli. Çünkü kariyerinizin ilerleyen aşamalarında sektörünüz
kariyer gelişiminizi etkilemeye başlar. Size tavsiyem mümkün olduğunca çok
sayıda firmanın faaliyet gösterdiği sektörlerde çalışmanızdır. Çok dar bir
sektörde çalışırsanız işsiz kalmanız durumunda iş bulamayabilirsiniz.(Boşluk
bul ilkesiyle bu çelişiyor gibi görünüyor. Çünkü pazarlamada tek bir doğru
yoktur. Pazarlama yöneticileri bu almaşıkları değerlendirerek karar alırlar)
·
Hangi departman?: Yani hangi alanda
uzmanlaşacaksınız. Yani satış, pazarlama, üretim, finans, muhasebe, insan
kaynakları, lojistik vb. Sektör tercihinizden daha önemlidir. Çünkü bazı
uzmanlık alanları her sektörde ve her şirkette geçerlidir. Finans, muhasebe,
insan kaynakları, lojistik vb. Bunlar sektör bağımsız iş alanlarıdır. Satış ve
pazarlama ise artık sektörel olarak uzmanlaşmıştır. Şirketler kendi sektörlerinde
uzmanlaşmış satışçı ve pazarlamacılar istiyorlar. Dayanıklı tüketim firmasında
çalışmış bir pazarlamacı FMCG de iş bulamıyor veya boya satmış bir satışçıyı
ilaç firması tercih etmiyor. Bu pek katıldığım bir yaklaşım olmamakla birlikte
ne yazık ki böyle.
·
Hangi şirket?: Yani kurumsal şirketler mi,
patron şirketleri mi? Küçük şirket mi büyük şirket mi? Şirket türü sizin
mesleki donanımlarınızı, mesleki gelişiminizi ve özlük haklarınızı belirliyor.
Kurumsal şirketlerde daha iyi şartlarda çalışılırken, zengin iş bölümü ve
yüksek iş hacmi nedeni ile çalışanlar kapsamı dar alanlarda daha fazla iş
yaparlar. İşin bütününü göremezler. O bütünün küçük bir bölümünde yer alırlar.
Bu firmalarda çalışmak kişide girişimcilik yeteneği ve çabukluk, hızlı davranmak,
kendi başına iş yapmak, yaptığının sorumluluğunu taşımak gibi özellikleri
kaybettiriyor. Bir yerde hantallaştırıyor. Bunun yanında küçük şirketler veya
patron şirketleri özlük hakları daha zayıf (ki bu değişiyor) ancak daha hareketli,
belirsizliğin daha yüksek olduğu, risk içerebilecek kararların hızlı alındığı
bir ortam sunarken çalışanların daha çok sayıda fonksiyonu yürüttükleri
görülür. Ancak küçük şirketlerin hepsi patron şirketi değildir. Uluslararası
bir şirketin veya büyük bir topluluğun
küçük şirketi durumunda olan firmalar vardır. Çalışacağınız firmanın
şekli kariyerinizi belirleyecektir. İş arayan birisinin bugün ne yazık ki pek
tercih şansı olmuyor. Genelde bizi kabul eden ilk şirkette başlıyoruz. Burada
benim önerim size gelen iş tekliflerinizi
önyargılarla değerlendirmeyin. Kurumsal bir şirkette çalışma hevesi ile patron
şirketini reddetmeyin. Çünkü patron şirketlerinde kurumsal şirketlere göre daha
hızlı kariyer yapanlar vardır.
·
Stratejiniz var mı? Özellikle belli bir çalışma
dönemini geçirmiş kişiler bunun altını doldurabilmesi şarttır. Aksi takdirde
yeni bir iş bulması zor olacaktır. Kendinizi sadece şirketin verdiği işleri
yapan birisi olarak konumlamayın. Mutlaka işinizde katma değer yaratmaya
çalışın. Bireysel özellikler ve yeteneklerinizle işinizi yoğurun ve
farklılaşmaya çalışın. Çalıştığınız şirketlere ne gibi katkıda bulunduğunuzu
sorgulayın ve bu katkıyı yapın. Bu şirketten ayrılırsanız müstakbel
işvereninize mesleki niteliklerinizi
örneklerle anlatın ve katkılarınızı sergileyin. O sormasa bile yeni şirkete ne
gibi katkıda bulunabileceğinizi anlatın.
·
İyi bir sunumunuz var mı? Bu sunumu mülakat
sırasında yapabilirsiniz. Genel giyim, konuşma ve üslup ve davranışlar bu
sunumuzu oluşturur. Ancak ben mülakat sırasında mesleki nitelikleriniz,
önceki işinizdeki katkılarınız ve yeni işinize katkılarınız konusunda 5-10
slaytlık bir sunumdan bahsediyorum. Uzun yıllar çelik sektöründe çalışmış bir
arkadaşım yabancı ve çok uluslu bir çelik firması Türkiye ofisini kurarken
mülakat gitti. Mülakattan önce Türkiye
çelik sektörü, müşterileri, rakipler ve o firmanın satış&pazarlama ve dağıtım stratejisi konusunda önerilerini
içeren hazırlık yaparak 10 slayt
hazırladı. Tahmin edeceğiniz gibi o arkadaşım o işi aldı ve halen başarılı bir
şekilde çalışıyor. Eğer bir sektörde uzun süre çalıştınız ise o sektör ve işle
ilgili söyleyecek bir şeyleriniz vardır. Bunu söyleyin ama hazırlıklı söyleyin.
Buraya kadar olan tavsiyelerimizi tamamlayacak bazı
önerilerimizi ise başlıklar halinde sıralayalım:
·
CV Hazırlama: Bu konuda yeterince literatür var.
CV hazırlamayı önemseyin ve 2 sayfayı geçmesin. Çalışma yaşamınızın başında
çalıştığınız şirketleri , kariyeriniz ilerledikçe pozisyonları
vurgulamalısınız. Deneyimlerinizde genel iş tanımlarınızı özet geçin,
katkılarınızı daha çok vurgulayın. Deneyimlerinizi yazarken şu üç soruyu
cevaplandırın: Ben ne yaptım? Nasıl yaptım? Ne gibi katkılarda bulundum?
·
Mülakat: Mülakatta tek bir doğru davranış
vardır. Doğallık ve samimiyet. Kendiniz gibi olun ve genel görgü kurallarına
uygun hareket edin. Mülakatın başarısı hem sizin ruh halinize hem de
karşınızdaki kişiye bağlıdır. Bazen üstünüzde bir tutukluk olur kendinizi iyi
ifade edemezsiniz. Bazen de karşınızdaki kişi ile frekanslar tutmaz. Bunlara
aldırış etmeyin. Kötü bir mülakattan sonra moralinizi bozmayın. Bir sonrakinde
daha iyi olursunuz. Bugün bana göre mülakata girenler mülakatı yapanlardan daha
iyi hazırlanıyor ve daha donanımlı oluyorlar. Onlarca mülakata girdim ancak
başarılı görüşme yapan bir elin parmaklarını geçmez. Aslında zannettiğiniz gibi
(genelde) canavar gibi mülakatçılarda yok. Gözlediğim kadarı ile mülakatlarda
genelde önceki işlerde neler yaptığınızı anlatmanızı isterler. Yaptığınız
işlerden yola çıkarak o pozisyona uygun olup olmadığınızı sorgularlar. Bana
göre tamamen yanlış bir metot. Bir kişinin bir işi yapmış olması o işte iyi
olduğu anlamına gelmez. Bu yöntem yüzünden genelde farklı bir sektörden
gelenlere hiç şans tanınmaz. İ.K.cılara şunu sormak isterdim; sektörünüzden
gelen ortalama birini istersiniz farklı bir sektörden gelen çok iyi birini mi?
Genelde sektör deneyimliler tercih edildiğine göre demek ki her sektörde iş arayan çok iyi adaylar var.
Mülakatçı ne yaparsa yapsın sizin ne yaptığınız daha önemli. Mülakat için
hazırlık yapmanız ve bu hazırlığınızı sunmanız bu aşamada çok önemli. Hazırlık
yapmanız işi ve görüşmeyi önemsediğinizi ve profosyonelliğinizi gösterir. Mülakatta iki strateji
izleyebilirsiniz. Ya baştan insiyatifi ele alır siz yönlendirirsiniz yada
insiyatifi mülakatçıya bırakırsınız. Hangisini yapacağınız size kalmış. Bu
biraz sizin ruh halinize, biraz mülakatçınıza bağlı. Tavsiyem her iki yöntemi
de farklı zamanlarda uygulamanızdır. Tabi her ikisinde de risk vardır.
Özellikle insiyatifli davranmanız bazı mülakatçıların hoşuna gitmeyebilir. Eğer
yukarda söylediğim hazırlığı yaptıysanız insiyatifi ele aldığınızda eliniz dolu olduğu için bazıları müsamaha gösterecektir. Burada önemli olan bir görüşme
stratejinizin olması, duruma göre bunu esnetmeniz ve risklerini göze almanızdır.
·
İş arama: Ne yazık ki günümüzde bir işsizlikten
sonra iş bulma süreleri gittikçe uzuyor. Bu nedenle iş ararken kendinize
minimum 6 aylık bir süre koyun. Bu sürede iş bulamazsanız bir durum
değerlendirmesi yapın. Ancak iş bulma 1 yıla kadar uzayabilmektedir. Bu süreç
çok can sıkıcı olmakla birlikte sürenin uzamasını iş bulamayacağınıza işaret
olarak görmemenizdir. Hele kendinize ilişkin olumsuz sonuçlar hiç
çıkarmamanızdır. Yukarıda dediğim gibi iş bulma sürecinizi bir çok faktör
etkiliyor. Çalıştığınız sektör, şirket, deneyim süresi, uzmanlığınız, yaşınız ,
pozisyonunuz vb. Hayatın karmaşık ilişkileri içinde doğru işle buluşmanız zaman
alacaktır. Fakat bu sürede yapacağınız bir şeyler var. Öncelikle pasif olarak
iş aramayın. Yani sadece cv nizi gönderip beklemeyin. Eğer kendinize uygun
gördüğünüz bir iş ve pozisyon olduğunda ve o işi istiyorsanız şirketle temasa
geçin, siz randevu isteyin. Diğer başvuranların arasında nasıl sıyrılacağınızın
hesabını yapın. Deneyimlerinizi değerlendirmek için farklı iş alternatifleri
üzerinde durun. Farklı yollar düşünün, farklı yollar bulmaya çalışın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder