13 Ağustos 2012 Pazartesi


ÖZEL  ÜNİVERSİTELERİMİZ    VE  PAZARLAMA



Lise öğrencilerinin üniversite tercihi yapacakları şu günlerde özel üniversitelerin ciddi bir tanıtım çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. TV reklamları, gazete ve dergi reklamları, TV’lerde tanıtım programlarına katılım, üniversite adaylarına ulaşabilecekleri her ortamda tercih danışmanlığı vb. şekilde etkinlikler dikkati çekiyor.

Yapılan tüm çalışmalar önce “bizde varız” diyerek farkındalık kazandırmaya çalışıyor ve sonra “bizi seçin”  diyerek eylem davet ediyor. Ancak yapılan bu çalışmaların yeterli olacağına dair şüphelerimiz var.

Öncelikle ismi hafızadan sayılamayacak kadar çok özel üniversite var. Özel üniversiteler içersinde Koç ve Sabancı dışındakilerin yakın zamanda bir bilinirlik sorunu yaşayacağını söyleyebiliriz.

Artık özel üniversiteler pazarı oluştuğuna göre bu üniversitelerin hem yatırımlarının karşılığını almak hem de ticari karlılığını sürdürmek zorundalar. Bunun için ise sürekli ve düzenli bir müşteri talebi yaratılmak zorunda. Çoğu özel üniversite bütün çabalarına karşın üniversite sınavında üst dilimlere giren öğrencileri bünyelerine katamamaktadırlar. Elimizde detaylı veri yok ancak tahminim bu grup öğrencilerin başta B.Ü. , İ.T.Ü., ODTÜ olmak üzere belli başlı devlet üniversitelerini, bir kısmı da Koç Ve Sabancı Üniversitesini tercih ettikleri yönündedir. Öğrenci tabanının çoğunluğunun orta ve alt-orta gelir grubu ailelerden geldiği düşünülürse küçük bir azınlık olan burslu öğrenciler dışında devlet üniversitelerinin tercih edileceği açıktır.

Özel üniversitelerin gerçekten başarılı olması,  nitelikli öğrencileri  kazanmalarına bağlıdır. Öğrenim sonrası üniversiteyi temsil edecek bu öğrencilerin niteliği ve donanımı orta ve uzun vade de üniversitenin imajını etkileyecektir.

Özel üniversite sayısı takip edilemeyen bir hızla arttı ve artmaya devam ediyor. Ancak kişisel gözlemlerim iş dünyası bu özel üniversite mezunlarını kabul etmeye hazır değil. Aksine olumsuz bir imaj  var. Hiçbir özel üniversite bu konuda araştırma yaptırdı mı bilemiyorum ancak acilen yaptırmalarını tavsiye ederim. Bugün şirketlerin yönetim kademelerinde bulunan yöneticilerin hemen tamamı devlet üniversitelerinden çoğunluğunun da önde gelen üniversitelerden mezun olduğunu söyleyebiliriz. Bu insanların önlerine gelen adaylar arasında özel üniversite mezunlarına şüpheyle yaklaştıklarını gözlediğimi söyleyebilirim.

Bu nedenle özel üniversitelerin sadece potansiyel öğrencilerini değil  iş dünyasını da kazanmayı hedeflemeleri gerekir. Onlarca ismi belirsiz üniversite mezunları yarın şirketlerin önüne çıktıklarında bir şansları olacaksa bu, asıl olarak üniversitelerin çabasına bağlı olacaktır.

Bunun için  özel üniversitelerin pazarlama yapmaları kaçınılmazdır. Ancak gördüğümüz kadar bu konuda bilinçli bir çaba içinde olanlar yok. Önerilerim,

·         Üniversiteler sadece eğitsel yeterliliklerini ve kalitelerini geliştirmeye odaklanmamalıdır. Bunu bir Pazar ve iletişim stratejisi çerçevesinde yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Her üniversite şu soruları kendine sormalı; Ben neyim? Neyi temsil ediyorum? Ne olmak istiyorum? Öz değerlerim neler?  Öğrencilere, topluma, devlete, iş dünyasına ne verebilirim? Diğer üniversitelerden farkım ne veya ne olmalıdır? 5 yıl sonra ismimiz geçtiğinde nasıl bir imajımız olacak? Mezunlarımızın iş dünyasında kabulü için ne yapabiliriz? Vb.

·         Reklam ve tanıtım atağı sadece tercih döneminde değil bütün bir yıla yayılmalıdır.

·         Üniversitelerin hedef  kitlesinde sadece öğrenciler değil iş dünyası da olmalıdır.

·         Aynı zamanda toplumun kanaat önderleri de iletişim hedef kitlesi içinde yer almalıdır.

·         Üniversiteler marka yönetimi konsepti ile hareket etmelidirler. Bu konsept ile her üniversite kendisi için uygun bir marka stratejisi geliştirebilir.

·         Bunun için marka konumlaması ile çağrışım yönetimine geçilmelidir. Üniversitenin hangi çağrışımlar ile hatırlanması ve bilinmesi gerektiği belirlenmelidir. İletişim ve etkinlik programları  bu çağrışımları oluşturacak şekilde planlanmalıdır. Reklam bunun sadece küçük bir kısmını oluşturacaktır. Onlarca farklı etkinlik ve faaliyet yapılabilir. Yeter ki bu perspektife inanılsın.

·         Çağrışım yönetimi baştan bilinçli bir şekilde yapılmazsa ya kendiliğinden oluşacaktır ya da hiç oluşmayacaktır. Birincisinde insiyatif üniversitenin elinde olmaz ikincisinde ise silik bir imaj oluşur.

·         Üniversitelerin her bölüm ile herkes için bir şeyler olmaya çalışmak yerine belirli alanlara odaklanmaları gerektiğini düşünüyorum. Belli bir bilim alanına odaklanarak o alanda uzmanlaşmaları uzun vadede getirisi yüksek olacaktır. Amerika’da Harvard’ın hukuk ve işletme okulları öne çıkarken MIT mühendislik ve temel bilimlerde öne çıkmaktadır. Benzeri bir odaklanma pekala bizde de olabilir. Bu odaklanma o konularda eğitim görmek isteyen en iyi öğrencileri çekerken en iyi akademisyenler içinde çekim merkezi olacaktır.

·         Bir temel bilimler fakültesinin Cern’e teknik gezi yaptığını, Harvard işletme okulunun ünlü bir profösörünün bir işletme okulunda ders verdiğini, bir mühendislik fakültesinin öğrencilerini Samsung ve Hyundai fabrikalarına teknik gezi yaptırdığını, bir üniversitenin öğrencilerine Microsoft’ta, Sony’de, GM’de staj yaptırdığını düşünün. Bunun hem o öğrencilere katkısını hem de çağrışımlarla oluşturacağı algıları tahmin edebilirsiniz.

Sadece bir giriş niteliğinde olan bu düşünceler somut veriler ve analizler ile daha da geliştirilebilir. Son sözüm özel üniversitelerin kendilerini iş dünyasına kanıtlamak zorunda olduklarıdır. Bunu atlayan bir üniversitenin şansı olacağını zannetmiyorum. İş dünyası mutlaka etki altına alınmalıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Krizde Satış Gliştirme

 KAZANMA STRATEJİSİ  Rekabet dünyasında stratejiden kastedilen "kazanma stratejisi"dir. A.G. Lafley  #Kazanmakiçinoynamak  kitabın...